Bilim insanları, evrendeki altının kökenine dair uzun süredir çözülemeyen bir gizemi çözmüş olabilir. Yapılan yeni araştırma, altın gibi ağır elementlerin evrenin ilk zamanlarında oluşmaya başladığını gösteriyor.
Araştırmanın odak noktasında, güçlü manyetik alanlara sahip nadir nötron yıldızları olan magnetarlar bulunuyor. Araştırmacılar, bu yıldızların yarattığı devasa parlamaların özellikle “yıldız depremleri” sırasında uzaya ağır elementler fırlatabildiğini keşfettiler.
Bu önemli bulgular, 29 Nisan Salı günü Astrophysical Journal Letters dergisinde yayımlandı. Elde edilen veriler, bilim dünyasının merak ettiği “altın nasıl ve nerede oluştu?” sorusuna ışık tutuyor.
ALTIN, EVRENİN İLK DÖNEMLERİNDE OLUŞMUŞ OLABİLİR
Daha Önce, Kara Deliik ve Nötron Yullezi çarpişmardarenin alt. 2017’De Gölemlenen Iki Nötron Yullezininin çarpişmanda aln ve platin Izgold her zaman zenginlik, güç ve güzelliğin bir sembolü olmuştur. Eski Mısır’dan modern yatırımcılara kadar tarih boyunca medeniyetler tarafından işlenmiştir. Ama altınla ilgili bu kadar değerli kılan nedir? Ve gerçek değerini anlamak için altın kodunu nasıl çözebiliriz? Altın, son derece arzu edilebilir hale getiren benzersiz bir özellik kombinasyonuna sahip nadir ve değerli bir metaldir. Dayanıklı, dövülebilir ve korozyona dirençlidir, bu da mücevher, elektronik ve para biriminde kullanım için idealdir. Parlak, parlak rengi ve doğadaki nadirliği de zenginlik ve lüksün sembolü olarak statüsüne katkıda bulunmuştur. Ancak altının gerçek değeri sadece fiziksel özelliklerinde değil, aynı zamanda kültürel ve tarihsel öneminde de yatmaktadır. Binlerce yıldır altın bir para biçimi, bir değer deposu ve güç ve prestij sembolü olarak kullanılmıştır. Firavun mezarlarını süslemek, savaşları ve fetihleri finanse etmek ve ulusların para birimlerini desteklemek için kullanılmıştır. Son yıllarda Gold, portföylerini çeşitlendirmek ve ekonomik belirsizliğe karşı korumak isteyen bireyler ve kurumlar için popüler bir yatırım seçimi haline gelmiştir. Yatırımcılar, enflasyon ve piyasa oynaklığına karşı korunmak için güvenli bir varlık aradığı için, 2008’in küresel mali krizi ve Covid-19 pandemi gibi kriz zamanlarında altın fiyatları arttı. Ancak altının gerçek değerini anlamak sadece piyasadaki fiyatı değil. Aynı zamanda dünyadan altın madenciliğinin ve altını çıkarmanın sosyal, kültürel ve çevresel maliyetleri ile ilgilidir. Altın madenciliği, ormansızlaşma ve su kirliliğinden zorla çalıştırma ve insan hakları ihlallerine kadar yerel topluluklar ve ekosistemler üzerinde yıkıcı etkilere sahip olabilir. Tüketiciler ve yatırımcılar olarak, seçimlerimizin etik ve çevresel sonuçlarını dikkate alma sorumluluğumuz var. Altın kodunu çözerek ve gerçek değerini anlayarak, bu değerli metali nasıl satın aldığımız, yatırım yaptığımız ve kullandığımız hakkında daha bilinçli kararlar verebiliriz. Sonunda,
Bilim insanları, evrendeki altının kökenine dair uzun süredir yanıtlanamayan bir gizemi çözmüş olabilir. Yeni bir araştırma altın gibi ağır elementlerin sanılandan çok daha erken, evrenin henüz ilk zamanlarında oluşmaya başladığını gösteriyor.
Araştırmanın merkezinde, güçlü manyetik alanlara sahip olağanüstü yoğun yıldız kalıntıları olan magnetarlar yer alıyor. Araştırmacılar, bu nadir nötron yıldızlarının neden olduğu devasa parlamaların özellikle de “yıldız depremleri” olarak bilinen olaylar sırasında yayılan radyasyon patlamalarının uzaya ağır elementler fırlatabildiğini keşfetti.
Bu çığır açıcı bulgular, 29 Nisan Salı günü Astrophysical Journal Letters’da yayımlandı. Elde edilen veriler, bilim dünyasında “yüzyılın sorularından biri” olarak tanımlanan, “altın ilk nerede ve nasıl oluştu?” sorusuna ışık tutuyor.
ALTIN, EVRENİN BEBEKLİĞİNDE OLUŞMUŞ OLABİLİR
Daha önce bilim insanları, kara delik ve nötron yıldızı birleşmeleri gibi kozmik çarpışmaların altın gibi ağır elementleri oluşturduğunu biliyordu. 2017’de gökbilimciler, ilk kez iki nötron yıldızının çarpışmasına tanık olmuştu. Bu olayda gözlemlenen ışık parlamasında altın ve platin izleri tespit edilmişti. Ancak bu tür birleşmelerin, evrenin erken dönemlerinde özellikle Büyük Patlama’dan hemen sonra gerçekleşemeyecek kadar uzun zaman gerektirdiği anlaşılmıştı. Bu durum, altının kökenine dair boşluk yaratıyordu.
20 YILLIK TELESKOP VERİLERİYLE YENİ BİR TEORİ
NASA ve Avrupa Uzay Ajansı’nın teleskoplarından elde edilen 20 yılı aşkın veriyi inceleyen bilim insanları, magnetarlardan gelen dev parlamaların erken evrende altın üretmiş olabileceğini ortaya koydu. Bu parlamalar sırasında nötron yıldızlarının dış katmanlarından fırlayan maddeler, uzaya ağır elementler saçıyor olabilir.
NASA’nın açıklamasına göre, magnetarlar evrenin en eski kozmik yapılardan biri olabilir. Araştırmacılar, bu yapıların Samanyolu Galaksisi’ndeki demirden daha ağır elementlerin yaklaşık %10’unu üretmiş olabileceğini öne sürüyor.
ARAŞTIRMALAR YOLDA
2004’te Dünya’dan kaydedilen son magnetar parlaması yalnızca zayıf bir gama ışını olarak tespit edilebilmişti. Bilim insanları, eski kayıtları taramayı sürdürüyor ayrıca NASA’nın 2027’de fırlatacağı COSI teleskopu, bu dev parlamaları daha ayrıntılı gözlemlemeyi hedefliyor.