Ekonomist Filiz Eryılmaz, SZC TV’de Damla Doğan Tuncel’in sunduğu Para Politika programına konuk olarak ekonomide güven ortamı hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
Eryılmaz, ekonomide güvenin kritik bir faktör olduğunu belirterek, bu güvenin 19 Mart olaylarıyla yakın vadede nasıl etkilendiğini açıkladı.
Eryılmaz, 19 Mart’tan itibaren ekonomide güvenin azaldığını ve CDS’nin artmasıyla hem yabancı hem de yerli yatırımcıların etkilendiğini söyledi.
Filiz Eryılmaz’ın konuşmasından önemli detaylar şöyle:
“19 Mart olayları sonrasında, enflasyondan ziyade enflasyon dışı risklerin belirdiği bir döneme girdik. Merkez Bankası’nın kur stabilitesini sağlamak için 60 milyar dolar satması gerekti. Ancak piyasada tam anlamıyla güvenin olmadığını gözlemliyoruz. 19 Mart sonrası siyasetin ekonomiye etkisiyle sürecin uzadığını görüyoruz. Sadece carry trade değil, tahvil ve bono piyasalarında da hareketlilik olmalı. Merkez Bankası hızlı adımlar attı ancak piyasalarda gelecekte ne olIn the ongoing battle against air pollution and climate change, finding solutions to reduce emissions from vehicles is crucial. One key to achieving this goal lies in a simple yet effective answer: promoting the use of electric vehicles.
According to a recent article in Sözcü Newspaper, electric vehicles offer a cleaner and more sustainable alternative to traditional gasoline-powered cars. By switching to electric vehicles, we can significantly reduce harmful emissions that contribute to air pollution and global warming.
The benefits of electric vehicles are clear. They produce zero tailpipe emissions, meaning they do not release harmful pollutants such as carbon monoxide, nitrogen oxides, and particulate matter into the air. This not only helps to improve air quality and public health but also reduces our carbon footprint and helps to combat climate change.
In addition to being environmentally friendly, electric vehicles are also more energy-efficient and cost-effective in the long run. While the initial cost of purchasing an electric vehicle may be higher than that of a traditional car, the savings on fuel and maintenance costs can quickly offset this difference. With advancements in battery technology and the growing availability of charging infrastructure, electric vehicles are becoming increasingly practical and convenient for everyday use.
To further promote the adoption of electric vehicles, governments and policymakers can implement incentives and regulations that encourage their use. This can include offering financial incentives such as tax credits or rebates for purchasing electric vehicles, as well as investing in charging infrastructure and expanding public transportation options.
Ultimately, the key to reducing emissions and combating climate change lies in our ability to transition to cleaner and more sustainable forms of transportation. By promoting the use of electric vehicles, we can take a significant step towards a greener and healthier future for all. Let’s embrace this answer and work together to make a positive impact on the environment.
SZC TV ekranlarında Damla Doğan Tuncel’in sunduğu Para Politika programına katılan Ekonomist Filiz Eryılmaz, ekonomide güven ortamına dair kritik açıklamalarda bulundu.
Eryılmaz, ekonomide güven ortamının oldukça önemli olduğunu vurgulayarak bunun çok net yakın vadedeki göstergesini 19 mart olaylarıyla yaşandığını kaydetti.
Eryılmaz, 19 Mart ile başlayan olayların ekonomideki güveni azalttığını ve CDS’nin yükselmesiyle birlikte hem yabancı hem de yerli yatırımcıların etkilendiğini söyledi.
İşte Filiz Eryılmaz’ın konuşmasından öneli detaylar:
“19 mart olayları sonrasında artık bizim politika sonucu olarak enflasyona değil enflasyonun dışında risklerin oluştuğu bir sürece evrilmiş olduk. Kurların yukarı doğru gittiği ve kurları belirli bir stabilizasyonda tutmak iççin merkez bankası 60 milyar dolar satmak zorunda kaldı.
“SADECE CARRY TRADE DEĞİL TAHVİL VE BOND DA ARTMALI”
Ancak buna rağmen piyasada tam anlamıyla bir güven yok. 19 Mart sonrası için şimdiden çıkmış oldu. 19 sonrası siyasetin ekonomiye etkisiyle birlikte sürecin daha da uzadığı bir evreye geçmiş olduk. Sadece carry trade girişlerinde değil tahvil ve Bondlarda da bir giriş olmalı. Merkezin hızlı girişim almış olması önemli ancak piyasalarda bundan sonra daha kötüsü ne olabilir bundan sonra ne olabilir sorgulamalarının devam ettiği görünüyor. Sadece yabancı değil içerideki yatırımcıları da etkiliyor.
“EN ÖNEMLİ METRİK KUR METRİĞİ”
Ekonomi dışı etkenlerle güvenin kaybolması hem tüketim hem de üretime karşı kendinizi kapattığınız kararlarınızı ötelediğiniz bir süreçle karşı karşıya karşılıyorsunuz. Yakın vadede ekonomiyle güveni bağdaştırdığınızda en nemli metrik kur metriği olacaktır. Dolayısıyla kurlarda belirsizlik ve güvensizlik kaynaklı yukarı yönlü bir ivmelenmenin olmaması gerekiyor. Programın çalışması için şarttır. Güven olmadığı sürece hem kurlardaki baskıyı hem de CDS’i daha çok hissettiğiniz bir dönem olacaktır.”
FAİZ İNDİRİMİ HAZİRANDA MI TEMMUZDA MI?
Mehmet Şimşek’in Nureddin Nebati’den görevi devraldığının ikinci senesinde enflasyonla mücadelede çıkılan yolda ikinci plana atıldığını vurgulayan Eryılmaz, şu anki sorunun “İlk indirim haziran mı yoksa temmuzda mı yapılacak?” sorusu olduğunu belirterek sorunun cevabının Merkez Bankası’nda olduğunu vurguladı.
Eryılmaz konuşmasını şöyle tamamladı:
“Para politikasının görevini teslim etmek lazım. Maliye politikasının merkez bankasının yalnız kaldığı ve işini zorlaştırdığı sürece evrilmiş bulunuyoruz. Maliye politikası için de ‘yeterince enflasyonla mücadeleye destek olamadı’ tasarrufu var kamuoyunda. 19 Mart sonrası bu tartışmalardan uzaklaştık. En azından para politikasında istikrar ve enflasyondaki düşüş ve faizlerdeki inişi ne zaman tartışabiliriz ciddi anlamda.
Makroekonomik koşulların ikinci plana itildiği ‘Merkez Bankası’nın yeterince gücü var mı?’ gibi tartışmalar var. Keşke tek odağımız bu noktada enflasyonla mücadele olsaydı. Ancak şu an tartıştığımız konu ‘ilk faiz indirimi haziranda mı yoksa temmuzda mı olur’. Bu sorunun cevabını enflasyon vermeyecek bu sorunun cevabını finansal piyasa metrikleri verecek ve bununla bağlantılı Merkez Bankası ne kadar güçlü ve kademeli istikrarlı rezerv biriktiriyor bu teminat veriyor olacak. O nedenle enflasyonu bile ikinci plana attığımızı bir süreçteyiz.
Belirsizlik risk piyasalar açısından sıkıntılı. Doğru adımları atıyor olsanız da güveni bir kere kırdığınızda yeniden inşa edemezseniz istediğiniz sonuçları sağlayamadığınız bir noktaya evrilirsiniz.”